BÖLÜM 5.
ARMUT AĞACI
Bıktım inek yaymaktan, sabahın köründe kalkmaktan, gitmicem bi daha, deyip o gün Mollalinin Dursun’un ineklerini otlatmaya gitmemişti Şükür. Avlodaki Armut ağacına çıkmış, armutla karnını doyuruyor, hem de abisi Hasan’dan saklanıyordu. Bu arada onun gitmediğini fark eden Mustafa da abisi Şükür’ü aramaya başlamıştı.
- Şükür, Şükür..
diye seslenir ancak ses alamaz. Ancak ne var ki arama sırasında birden Şükür’ün ağaçta olduğunu fark eder. Ancak belli etmeden ağaca doğru gelir ve;
- Canım da nasıl armut istedi, şuradan alayım birkaç tane..
der ve Şükür’ün bulunduğu yerin tersine doğru gider. Ağaca taş atar. Sonra sanki tesadüfen görmüş gibi:
- La Şükür abi, sen burada mısın, gitmedin mi ?
- Mustafa çok yorgunum, bugün benim yerime sen git la, nolur yalvarıyom saa,
- La giderim de, biliyon Emine garısı beni sevmez, istemez. İsterse söz giderim.
Mustafa abisi Kalaycı Hasan’a seslenir, abi Şükür burada, der. Hasan sese kulak verir ve armut ağacanın oraya gelir.
- La sen gitmedin mi, ağzına sıçtuğum, ba laf mı getürtücen sen.
Yerden taş alıp Şükür’e atmaya başlar. Şükür yalvarır,
- Abi biz anlaştık Mustafa ile bugün beni dinlendirecek, yarın giderim.
- Doğru mu söylüyor Mustafa,
- Doğru abi,
Der Mustafa, tamam la, in aşağı gidelim der Hasan ve birlikte Mollalinin Dursun’ların evlerine yollanırlar. Mustafa eve yaklaşınca;
- Abi bu kadın beni görmesin, sen bi sor, kabul ederse ben kalırım.
- Tamam la, bekle sen burada.
Gider Hasan Mollalinin Dursun’un evine kapıyı çalar. Kapıyı Emine açmıştır.
- Vay sen misin Hasanım, nerde benim yiğit kuzenim, delikanlı Şükürüm, merak ettim, hasta falan değil değil mi?
- Yok değil, biraz yorgundu, o yok, bugün Mustafa bakacak mallara.
- Yoook istemem o yaramazı, o hırtapozu, bana Şükürüm gelsin.
O sırada Mustafa çevrükün arkasına saklanmış, konuşulanları dinlemektedir. İstenmediğini duymuştur. Koşar adım geri döner, biraz daha aşağıda bekleyen Şükür’ün önünden geçerken ona bir nanik yapar ve;
- Beni istemiyor bu kadın olum, iş sana kaldı yine.
Gülerek harman yerine kadar koşar. Şükür yıkılmıştır. Küfürler savurarak inekleri otlatmak üzere görevinin başına gider.
KEÇİ
Evin bir keçisi vardır. İnat mı inat. Belki de keçilerin en inadı. İyi de süt vermekte. Bakımı Hasan’ın omuzlarındadır. Her gün otlatmaya götürür ancak dönüşleri hep çok zor olur.
Yine bir gün otlaktan dönülürken keçi gelmek istemez. Hasan boynuzlarına bir ip bağlar ve çeke çeke getirmeyi düşünür. Ancak keçinin inadı tutmuştur bir kere. Çeker çeker keçi yerinden oynamaz bile.
Ayaklarını yere dayar olanca gücü ile çeker, ancak keçi yerinden oynamaz ama boynuzlardan birisi pat diye çıkar. Hasan eyvah der, napıcam, beni picoğlan döver şimdi. Boynuzu alır yerden ve yerine takmaya çalışır, ama boynuz çıkmıştır bir kere ve yerine oturmaz.
Sonunda alır boynuzu eline ve keçinin de inadı bitmiştir evin yolunu tutar. Eve gelince korktuğu olmamıştır. Çünkü evin büyükleri boynuzun yeniden çıkacağını bilirler.
EMİNE HALAM
Yavcon Ahmet ile evlenmişti Garisino Emine. Üç tane oğlu olmuştu. Memo, Hasan, Ahmet. En küçükleri Ahmet daha çok küçükken kaybetti Kocası Ahmet’i. O yüzden oğul Ahmet’e Yetim Ahmet denmeye başlanmıştı. Kaynanası kuş kızı, Emine’nin, kocası öldükten sonra, Emiron Mustafa ya kaçacakmış diye duyumlar alıyordu. Bu yüzden de kovdu bir gün Emine’yi evden. Muamelesi de yoktu gariban Emine’nin. Kardeşi Kalaycı Hasan aldı getirdi evine Emine’yi. Üç çocuğu baba ocağında kalmıştı. Üç yetim hayatları boyunca bu babaları vefat edince babasızlık çekerken, ayrı kalma nedeni ile anasızlığın acısını da yaşadılar.
Emine baba ocağına dönünce evde gözlem altında tutuluyordu. Bir yere gidecek olsa Hasan, kardeşi Mustafa’ya sıkı sıkı tembihliyordu, sakın onu yalnız bırakma diye. Kaçacağından, el aleme rezil olacağından korkuyordu.
Bir gün Hasan’ın olmadığı bir gün de Emine Mustafa’ya;
- Mustafa, ben saz’a fasulye toplamaya gidiyom,
- Burada yok mu kız, taa saza niye gidiyon,
- Burada yeterli yok, istersen sen de gel.
- Tamam, o zaman sen git, ben gelemem, yorgunum, ama sen çabuk dön, Hasan abim seni öldürür.
- Tamam, geç kalmam.
Mustafa izin verir ama aklı da kalmıştır. Ya kaçarsa der ve izlemeye başlar. Uzaktan kestikçe, hiç te fasulye toplamaya benzemez şekilde, tarlanın içinde bir o yana, bir bu yana yürüyüp durduğunu görür ve;
- Ne o kız, ne o sağa sola dolanıp duruyon?
diye bağırır, bir koşu oraya ulaşır. Ablası orada yoktur. Sepeti köşede kırık vaziyette durur. Bak hınzıra kaçtı, sepetini de kırdı ki kaçırıldı sansınlar diye düşünür. Hemen eve döner ve tarlada çalışmakta olan abisi Hasan’a anlatır durumu.
Hasan hemen yola çıkar ve 10 km mesafedeki Fatsa’da bulunan dayılarına durumu haber verir. Dayısı Hüseyin Çebi ve Ferhat Dayısının oğlu Muharrem Çebi atları ve silahları ile köye gelirler. Köşe bucak her yeri ararlar. Bulamayınca arkadaşları Kasap Aslan’ın Halit’i de yanlarına alarak, Yassıtaş’ta Memişoğlu’nun oraya giderler.
Bu sırada Emine ile Emiron Mustafa bir samanlıkta saklanmışlardır. Atlarla gelenlerin sesini duyup irkildiklerinde, gelen atlıları tanır Emine. Ambarın arka tarafından atlayıp kaçmaya çalışırlarsa da yakalanırlar. Kısa bir nasihatten sonra, bir daha yolumuza çıkarsan seni mahvederiz tehdidinden sonra, Emiro Mustafa serbest bırakılır. Emine alınır eve getirilir.
Bakın çocuklar, bu şiiri onlar için yazmıştım:
İKİ KELEBEK
Ilık bir sonbahar gününde
Kafası dumanlı bir erkek
Uykulu bir dişi
Şafağın bir vaktinde
İyi geceler dilemeyecek kadar aşıktılar.
Biri sarı benekler üstünde morlar kaplanmış
Diğeri allar giyinmiş
Kolları sarmaş dolaştı
Terk saatlerine kadar dünyayı.
Zaten az saatleri vardı…
Ama kim dinler kelebekleri. Kalaycı Hasan ablası eve getirildikten sonra onu eşek sudan gelinceye kadar döver. Her tarafı morarmıştır. Dayağı yedikçe;
- Napayım seviyommm…
diye bağırır Emine.
- Kız napıcan elin çulsuzunu, samanlıkta mı yaşıycan…
diye bağırır, bağırdıkça da vurur Hasan.
Sonra oturur ne yapılacağına karar verilir. Çaltumar’da Hamide’nin amcaoğlu Mithat’ın yanına bırakmaya karar verirler. Alır Emine’yi götürür Mithat’a teslim ederler. Mithat Emine’yi bir odaya kapatır.
En büyükleri ve Çebi’ lerin lideri Ferhat küçük oğul Mustafa’yı çağırır ve;
- Al bu tabancayı, ablanı vuracaksın.
- Dayı ben nasıl yaparım,
- Orospu olacak senin ablan, namusumuzu sen kurtaracaksın, seni içerde tutmam, ben bakarım sana, kısa sürede de seni oradan çıkartırım.
Bu gücü vardı Ferhat’ın. Nüfuzlu biriydi. Kabadayıydı. Tütün kaçakçılığı yapardı. Hatırı sayılır bir de para kazanırdı bu işten. Çevresi de bu yüzden baya bir genişti.
Mustafa alır tabancayı, sokar beline ve Çaltumar’ın yolunu tutarlar. Mustafa için için yanmaktadır. Ancak konu namus meselesidir. Ablası orospu olacaktır. Namuslarını kurtaracaktır. Henüz 13 ündedir. Yaşı da küçüktür, çok yemez.
“Hakim amca namusumu korudum diyecekti hakime. Kafasından kurmaya başlamıştı. Yatıracak ablasını yere, basacaktı tetiğe.. 1 , 2 , 3 , 5 …
Olur muydu be. Anası olmadığı zamanlarda, anası picoğlan ile gününü gün ederken ablası ona yemekler yapmıştı. Evin karısı o olmuştu. Az emeği geçmemişti ablasının kendisine. Nasıl yapardı.
Yapmasaydın be abla, orospu olucan bak. Niye yapıyon…”
Yol boyunca kafasından bu gel gitleri yaşayıp durdu. Sonunda Çaltumar’a ulaşıldı. Mithat lara gelindiğinde fikir Mithat’a anlatıldı.
Bu arada annesi Hamide Yayladaydı. Picoğlan ile yaylaktalardı. Olay kendisine bir ulakla ulaştırılmıştı. Koşarak geldi, olay gerçekleşmeden önce yetişti. Yalvardı ağabeylerine, yapmayın, kıymayın yavruma diye çok diller döktü. Ancak kalem kırılmıştı bir kez. Karar verilmiş, Mustafa Emine’yi öldürecekti.
Mithat bu kararı duyar duymaz kalktı ayağa;
- Siz ne bok yiyorsunuz ula. Benim evimde yaptıracaksınız bunu ha, pokum yaparsıniz, hassiktirin ula. Benum başimi da belaya sokmayın.
Teslim etmez Emine’yi Mithat. Beladır, kabadayıdır Mithat. Karşısına alınacak biri değildir.
Kafile çaresiz vaz geçer. O zaman napacaksın bunu Mithat derler, o da meraklanmayın ula, ben satacağum oni kocaya der.
En çok da Mustafa sevinmiştir. Hem abla katili olmayacak, hem de ablası yaşayacaktı.
Bir süre sonra Emine geşlin köyünden, kendisinden 15 yaş daha büyük Davulo’na verilir, onunla evlendirilir..
4-5 sene kimse Emine ile konuşmaz ama sonra yanlış yapıldığı görülerek ona sahip çıkılır.
Комментарии