top of page
Yazarın fotoğrafıBÜLENT ÇAPAR

CİĞERLERİM BAYRAM EDİYOR

Kasıklarıma bir ağrı girdi. İçimden gelen derin bir öksürük boğazıma yapıştı. Yoldan, karşı yarda bir ışık. Mavimsi, kenarlarında beyaz dumanlar. Ellerim sapsarı koltuk altımda. Üşümekten değil, kirlenmişlikleri, sararmışları izlemekten.

Beyaz ayı ininden yavaş yavaş çıkarken ve ben buzullara takılmış ayaklarımı çırparken, yarda ve serde bir ıslaklık, yanaklara doğru akan. O yar ki camda buğuları kalmış, o yar ki delmiş geçmiş, o yar ki sözler vermiş, o yar ki birincil kılmış, önce ve hep sen demiş.

O yar ki ne yardı ne o yardı, ne mor renkli dağlardı. Hey mor renkli dağlar, ben yarimi yitirdim, o içimde tüten yardır, bense içip içip içi ağlayanım..

Kasıklarıma bastırdım, dizlerimi kırdım, belimi büktüm, yere uzandım. Gözlerim tavanda .. demirci ustam gelecek, demir dövecek. Hem hep demirleri dövecek, hem de

hep yalancıları, hep kullanıcıları, hep içinde uhde kalmış, hep kandırmışları dövecek.

Saat sabahın üçü. Gözlerim tavanda dikiş dikiyor. Kör noktaları benek benek örüyor. Çektiğim nefesten çıkan halka, beyazları dövüyor.

Dışardan kedi sesleri, sessizliğin sesleri karışıyor yaşlarıma, hıçlarıma, kırıklarıma…

Neydi, niyeydi, verdiklerine değil, aldıklarına niyeydi, değdi mi?

Niye yanında paket olanları, dumana tapanları sever görünürdük de, seninle olmayanlara, senden kaçanlara, otlakçılara aşık olurduk. Yanında olanları sever görünmek yetmiyor. Kaçanlara aşık olanları protesto etmeli. Ben kaçak güreşenlere gönül verenleri protesto ediyorum. Yalancılara, yalancı dumanlara savaş açıyor, yalancı dumanları atıyorum benden uzağa.

Sen her neysen, her kimsen, her neredeysen; ben her neysem, her kimsem, her neredeysem; kaçmadan, dobraca; her nerdeyse, yoldaysa, bağdaysa, evdeyse, kırdaysa, arabadaysa, elime aldığımda, dumanları çektiğimde, izmarit olduğunda hep söyledim. Bazılarına da, dostlara da, havada da, burada da hep söyledim. Herkimse, her neyse, her nerdeyse vay, niye, ne hakla, tu kaka duymadım. Haklısın, bu meret mahvediyor bizi dendi hep ve hüp bir fırt çektikten sonra, oh be, al yak bir tane, çek bir nefes daha oldu hep söylenen.

Bu mudur saygı vücuda? Yaşa, başa, arkadaşa, dala, budağa bakmadan duyulan saygıya saygı, insana insan, yaşamdaysa yaşam, adam gibi adamsa aranan; fırtlar niye? Fıttırık olmaya mı?

Dikkat bu bir denemedir dendi hep ve çekildi birer fırt, bir daha, bir daha, sonunda elde kaldı izmarit. Bakacağım boyuna, posuna, endamına, kırıtmana, sırıtmana, şapırdatmana, yolculuğuna, kolculuğuna, ikincilliğine…

Her of ta, her oh da çekersin bir fırt. Sanırsın ayak parmaklarından çıkacak. Geçtiği yeri duman eder geçer. Salı sallanır, çarşamba kaş-bıyık, cumartesi özgürcülük. Dur uzatma dudağını öpemezsin, dur sıkma parmaklarının arasında, sararacaksın… Bu bir denemedir. Dikkat dikkat bu bir denemedir. Çek bir fırt daha.

- Bip, bak deneme bitti işte. Ben artık tiryakiyim.

- Ama erken değil mi?

- E yetti gari. Yaş on dört. Ben tiryakiyim. Daha purolar, nargileler var sırada. Sıra bende. Sıram geldi. Hep büyüsem de bir fırt da ben çeksem derdim biliyorsunuz. Babamda öyle yapmış, dedem de. Ben de büyüdüm ve deneme bitti. Ben gittiiimmm. Byeeee.

Yalansa, hileyse, kullanmaysa yazık, yazıktı bana, yazıktı sana, yazıktı yaşayanlara, organlarımız bize ne yapmıştı ki! Bir fırtçık dumanla başlıyor, oluyor fırtçıklar, sonra kalplerde ciğerlerde sorunlar..

Çocukluğuma döndüm suç işledim, özendim aşık oldum izmarite. Zaman oldu söyledim, zaman oldu sustum. Tiryakisi oldum, ulaşmak için çektim dumanları, çektim içime. Her şey bir fırt çekme uğruna mıydı?

Bu bir hile ise, bu bir yalansa, kullanmaksa, kullanılmaksa deliyorum ben bu yasayı, terk ediyorum dumanları.

Duyduk duymadık demeyin, hey gök bulutçu, hey yer bulutçu, hey insanlar duyduk duymadık demeyin. Hey Eros sen de duy, acayipmiş! Nerden mi biliyorum, izmaritten!, gülmesinden. Bitince boğazının yanmasından, kalbinin inlemesinden, kanser furyalarından, içindeki dört bin zehirden, ölümlerden… onlardan biliyorum. Ama ben başka şeyler de biliyorum. Yaşam Resimlerinden! Bir kamyon CD dolusu anılardan. Kara, kapkara, katranından. ….mış gibi, ..muş gibi göstermelerden.

İpsizi, dipsizi, ensizi, filtrelisi, filtresizi, beyazı, sarısı… Lanetler yağsın yaşlar veren renklere, ipli kullanıp, ipsiz gösterenlere...

Hey, değmemişlere değer verenler, suçlusunuz. Evet evet, tek ve yalnızca suçlu sizsiniz. Şimdi sürünün durun suçlu suçlu. Sızlanmaya ne hakkınız var? Çekerken fırtları iyi miydi? İyi diyorsanız çekin bir fırt daha.

Yasa bu muydu? Kalbe zararlı mı, verem yapar mı, ya ciğerler? Ya kanser?

Yok, yok yasa buysa illaki, ben yasa kırıcılığı yapacağım. Ben bu yasayı deliyorum. Duyduk duymadık demeyin ben artık bundan çok çekiyorum. Çekmeyeceğim

bir fırt daha, izmarit olmayacak elimde. Hem fırtlardan kaçarsam elimde izmarit kalmaz ki. .

Oh be ben bıraktım sigarayı, izmarit kaçığı olmadan, kalbi daha fazla yormadan…

Yoksa siz hala devam mı ediyorsunuz fırt fırt çekmeye, al bir tane de sen yak ciğerlerin bayram yapsın demeye.


Yok yok öyle değil o, ben bıraktım, asıl şimdi ciğerlerim bayram yapıyor.


Bülent Çapar

2 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page